2023 yılı, Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 105. yıldönümünü kutladığı bir yıl. Uzun ve karmaşık bir tarihe sahip olan bu ilişkiler, zaman içerisinde farklı siyasi ve ekonomik zorluklarla şekillenmiştir. Ancak her iki ülkenin de ortak çıkarları doğrultusunda sürdürdüğü iş birliği, global ölçekte dikkat çekici bir denge unsuru haline gelmiştir. 105 yıl boyunca, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin evrimi, sadece iki ülke için değil, bölgesel ve küresel etki açısından da önemli sonuçlar doğurmuştur.
Türk ve Rus ilişkileri, köklü bir tarihe dayanmaktadır. İki ülke, 16. yüzyıldan itibaren ticaret ve diplomasi kanalları ile birbirlerine yakınlaşmaya başladı. Ancak, bu ilişkiler tarih boyunca birçok kez savaşlar, siyasi anlaşmazlıklar ve diplomatik çatışmalar ile sarsıldı. Örneğin, 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı sırasında, Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu karşıt taraflarda yer aldı. Bu dönemde ilişkiler derin bir çatışma içine girse de, 1920'lerin başında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte, iki ülke arasında yeni bir diplomatik dönem başladı.
Soğuk Savaş dönemi ise iki ülke arasındaki ilişkilerde ciddi bir gerilim yarattı. Türkiye, NATO üyesi olarak Batı bloğuna katılırken, Rusya ise doğu blokunun lideri konumundaydı. Ancak, bu dönemde bile bazı iş birlikleri ve karşılıklı çıkarlar, iki ülke arasında bir köprü oluşturdu. 1990'ların başından itibaren ise Rusya ve Türkiye, siyasi ve ekonomik ilişkilerini yeniden yapılandırmaya başladılar. Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu gibi bölgelerdeki jeopolitik hareketlilik, her iki ülkenin de stratejik iş birliği yapmasını zorunlu hale getirdi.
Son yıllarda, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, özellikle enerji alanında büyük atılımlar göstermektedir. Türk Akımı gaz hattı projesi ve Akkuyu Nükleer Santrali gibi projeler, her iki ülkenin ekonomik bağımlılığını artırmanın yanı sıra, stratejik iş birliği alanlarını da genişletmiştir. Bu tür projeler, sadece enerji güvenliğine katkıda bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda iki ülke arasındaki siyasi ilişkileri de güçlendirmiştir.
Ancak, bu iş birlikleri her zaman sorunsuz ilerlememiştir. Suriye’deki iç savaş ve Libya’daki çatışmalar, Ankara ve Moskova arasında zaman zaman gerilimlere yol açmıştır. Her iki ülke de bu krizlerde farklı tarafları destekleyerek kendi ulusal çıkarlarını gözetmeye çalışırken, bu durum bazı dönemlerde ilişkileri zora sokmuştur. Buna rağmen, her iki ülke de sürdürülebilir bir diyalog arayışını benimsemiş ve krizlere ortak çözümler geliştirmeye yönelik adımlar atmıştır.
Sonuç olarak, Rusya-Türkiye ilişkileri, 105 yıl boyunca birçok evreden geçmiş ve her iki ülkenin de dış politikalarında önemli bir yer edinmiştir. Gelişen küresel dinamikler ve iç politikadaki değişimler, bu ilişkilere etki etmeye devam etmektedir. Fakat her iki ülkenin de ilişkilerini stratejik bir ortaklığa dönüştürme isteği, bu bağı sağlamlaştıran temel bir unsur olmuştur. Türkiye ve Rusya, gelecekte de iş birliklerini derinleştirmeye ve uluslararası düzeydeki zorluklarla başa çıkmaya yönelik çabalarını sürdürecektir.